AYIPLI MAL NEDİR VE TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARI NELERDİR?

1) Ayıplı Mal Nedir? 

Ayıplı malın tanımına ve hangi malların ayıplı olarak kabul edileceğine 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 8. maddesinde yer verilmiştir. Bu maddenin ilk fıkrasında: Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.” denilmek suretiyle ayıplı malın tanımı yapılmıştır.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise: Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir.” denilmek suretiyle hangi malların ayıplı olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Dolasıyla kısa ve basit bir şekilde açıklamak gerekirse, bir malın taraflar arasında kararlaştırılan biçime ve özeliklere uygun olmaması veyahut böyle bir kararlaştırma yapılmasa dahi hayatın olağan akışı gereği o malın sahip olması gereken nitelikleri taşımaması halinde o malın ayıplı olduğu kabul edilecektir.

2) Ayıp Türleri Nelerdir?

Bir maldaki ayıp, maddi, hukuki ve ekonomik ayıp olarak üçe ayrılmaktadır:

2.1) Maddi Ayıp: Bir malın kendisinden beklenen temel vasıflara sahip olmaması ve bu sebeple malın kullanımından beklenen faydanın önemli ölçüde azalması durumunda maddi ayıp söz konusu olacaktır. Bu ayıp türü genellikle fiziki ayıp olarak da nitelendirilmektedir. Örneğin internetten sipariş verilen elbisede yırtık olduğunun anlaşılması veya satın alınan telefonun ekranında kırık bulunması maddi bir ayıbın mevcut olduğunu göstermektedir.

2.2) Hukuki Ayıp: Bir malın kullanımının hukuken sınırlandırılması ve bu sebeple maldan beklenen yararlanmanın azalması halidir. Örneğin satın alınan arabada haciz şerhi bulunması halinde hukuki bir ayıbın mevcudiyeti söz konusu olup aracı satın alan kişinin bu araba üzerindeki satış hakkının sınırlandırılması maldan tam olarak faydalanılamadığını göstermektedir.

2.3) Ekonomik Ayıp: Malın iktisadi değerini düşüren ve bu sebeple maldan beklenen ekonomik faydayı azaltan ayıp türüdür. Genelde bir malın vaat edilen özelikleri taşımaması olarak ortaya çıkmaktadır. Bir otomobilin vaat edilenden çok daha fazla yakıt tüketimi yapması ve bu sebeple alıcının, malın kullanımını esnasında beklenenden dağa ağır bir ekonomik külfet altına girmesi ekonomik ayıba örnek teşkil etmektedir. 

3) Ayıplı Maldan Sorumluluk 

Satıcı, malı satış sözleşmesine uygun olarak tüketiciye teslim etmekle yükümlüdür. Dolayısıyla satıcının, malın sözleşmede yer alan nitelikleri tam olarak taşıyıp taşımadığını kontrol etmesi gerekmektedir. Bununla birlikte taraflar arasındaki sözleşmede, malın teslimiyle ilgili bir hükmün bulunması halinde bu yükümlülüğün de satıcı tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Örneğin satış sözleşmesinde malın 7 gün içerisinde kapıda teslim edileceği belirtilmişse; satıcı, hem süre yönünden hem de teslimatın yapılacağı yer yönünden sözleşmedeki taahhüdünü özenle ifa etmek mecburiyetindedir. Aksi halde malın ayıplı olduğu kabul edilecektir.

Satıcı, söz konusu mala ilişkin yapılan reklamlardaki açıklamalardan kendisinin haberi olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya bu reklamlarda satış konusu mala ilişkin yapılan açıklamaların içeriğinin tüketici ile kurulacak satış akdi anında reklamın içeriğine uygun bir şekilde düzeltilmiş olduğunu veyahut da bu reklamlarda yapılan açıklamaların tüketici ile kurulacak satış sözleşmesini etkilemeyeceğini ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmayacaktır. 

4) İspat Yükü 

Malın ayıplı olduğuna ilişkin ispat yükü, 6502 sayılı Kanun’un 10. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin ilk fıkrasına göre, teslim tarihinden itibaren altı ay içerisinde ortaya çıkan ayıpların teslim tarihinde var olduğu kabul edilmektedir. Görüleceği üzere maddenin ilk fıkrasında getirilen karine ile ispat yükü açısından tüketici lehine bir ispat kolaylığı tanınmıştır. Bu durumda malın ayıpsız olduğunun ispatı satıcıya bırakılmıştır. Ancak her olayda, malın teslimat sırasında ayıpsız olduğunun ispatı kolay olmamaktadır. Dolayısıyla hâkim, ayıbın niteliğine ve her olayın somut özeliğine göre tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra bu ayıbın teslim esnasında var olup olmadığına karar verecektir.

Satışa sunulacak malın ayıplı olması halinde ise, bu durumun mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bir bilgiyi içeren bir etiketin konulması, etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Örneğin spor mağazalarında defolu bir şekilde belli bir rafta satılan ayakkabıların defolu olduğunun bu ayakkabının üzerindeki bir etiket ile belirtilmesi ve yine bu alışveriş karşılığında tüketiciye verilecek fatura, fiş veya satışı doğrulayan herhangi bir belge üzerinde bu durumun açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Bu düzenlemeden hareketle, tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklenebileceği hâllerde satıcının, sözleşmeye aykırı bir davranışından söz edilemeyeceğini söylemek doğru olacaktır.

5) Ayıp İhbarının Süresi ve Bildirim Usulü

Tüketicinin ihbar külfeti 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 223. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre tüketici, satın aldığı malı en kısa süre içerisinde gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görmesi halinde bu durumu uygun bir süre içerisinde karşı tarafa bildirmek zorundadır. Bu bildirim yazılı veya sözlü bir şekilde yapılabilir; fakat ispat açısından yazılı olarak yapılmasında fayda bulunmaktadır. Bu bildirimin yapılması, tüketicinin, ayıba ilişkin Kanun’dan doğan seçimlik haklarını kullanabilmesi adına bir gereklilik teşkil etmektedir. Zira alıcı, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılacaktır. Ancak, satılan malda olağan bir gözden geçirmeyle anlaşılamayacak nitelikte bir ayıbın mevcut olması, bir diğer ifadeyle bu ayıbın zamanla veya malın kullanımı ile ortaya çıkabilecek türde olması durumunda tüketicinin bildirim külfeti bu ayıbın fark edildiği andan itibaren başlayacaktır. Tüketici bu durumda da, malın ayıplı olduğunu fark ettiği andan itibaren makul bir süre içerisinde karşı tarafa bildirmek mecburiyetindedir.

6) Malın Ayıplı Olması Halinde Tüketicinin Seçimlik Hakları Nelerdir?

Malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde tüketici, makul süre içerisinde ayıp bildiriminde bulunmak kaydıyla aşağıda yer verilen seçimlik haklarını kullanabilir:

  • Ayıplı malı geri vererek sözleşmeden dönebilir ve ödediği bedelin iadesini geri isteyebilir.
  • Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim yapılmasını talep edebilir.
  • Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteyebilir.
  • İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini talep edebilir.

Tüketicinin, malın ücretsiz onarılması veya ayıpsız olan bir başkasıyla değiştirilmesi hakkını aynı zamanda üretici ile ithalatçıya karşı kullanabilmesi de mümkündür. Zira tüketiciye tanınan onarım veya değişim hakkı yönünden satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur; fakat üretici veya ithalatçı, malın kendileri tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğmuş olduğunu ispat ettikleri takdirde sorumluluktan kurtulacaklardır.

Malın ücretsiz onarımının veya ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim isteme hakkından birini kullanabilecektir. Kanun maddesindeki bu hüküm ile satıcı yönünden koruyucu bir düzenleme getirilmiştir. Nitekim tüketicinin, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep etmesi halinde söz konusu malın tedarik edilmesinin mümkün olmaması veya üretiminin durmuş olması, ya da ücretsiz onarımını talep ettiği durumda malın onarımı için yapılacak masrafların satıcı açısından aşırı bir külfet oluşturması gibi durumlarda, tüketicinin bu taleplerinin kabul görmeyeceği belirtilmiştir. Satıcı açısından gündeme gelebilecek bahse konu orantısızlığın tayininde ise malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınacaktır.

Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içerisinde yerine getirilmesi Kanun’un 11/4. maddesi gereğince zorunlu kılınmıştır. Ancak, Kanun’un ‘Satış Sonrası Hizmetler’ başlıklı 58. maddesi uyarınca çıkarılan Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği’nin ekindeki listede yer alan mallara ilişkin tüketicinin ücretsiz onarım talebi, bu yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilmelidir. Aksi takdirde tüketiciye, diğer seçimlik haklarını kullanabilme olanağı tanınmıştır. Örneğin musluk, su arıtma cihazı gibi sıhhi tesisat ürünlerinin bu yönetmelikte azami 20 gün içerisinde tamir edilmesi gerekmekte olup azami tamir süresinin aşılması durumunda tüketici, ayıpsız misli ile değiştirme, bedel indirimi veya sözleşmeden dönme hakkını da kullanabilecektir.

Tüketici, ayıplı mala ilişkin yukarıda bahsettiğimiz ücretsiz onarım ve ayıpsız misli ile değiştirme haklarının yanı sıra sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını da kullanabilir. Tüketicinin sözleşmeden dönmesi veya ayıp oranında indirim talep etmesi durumunda ise tüketici tarafından ödenmiş olan bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı tüketiciye derhal iade edilmek zorundadır.

Satıcı, tüketicinin seçimlik haklarına ilişkin bu taleplerini derhal yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketicinin seçimlik haklarını kullanması nedeniyle ortaya çıkabilecek tüm masraflar ise bu hakkı yerine getiren tarafça karşılanmak zorundadır. Örneğin tüketicinin satın almış olduğu bir beyaz eşyanın arızalı çıkması ve tüketicinin ücretsiz onarım talep etmesi halinde, malın onarımı için yenilenmesi gereken parçaların masrafını bu hakkın ileri sürüldüğü taraf karşılayacaktır. Tüketicinin yukarıda yer verdiğimiz seçimlik haklarıyla birlikte ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat talep etme hakkı da saklıdır. 

7) Zamanaşımı

Ayıplı mal nedeniyle satıcının sorumluluğu, bu ayıp daha sonra fark edilse dahi malın tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren 2 yıl ile sınırlandırılmıştır. Taraflar arasında veya da olayın niteliğine göre ilgili Kanun’unda daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde bahse konu 2 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Bu süre, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise taşınmazın teslim tarihinden itibaren beş yıl olarak belirlenmiştir.

Satılan malın ikinci el statüsünde olması halinde, satıcının ayıplı maldan sorumluluğuna ilişkin zamanaşımı süresinin en az bir yıl, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise en az 3 yıl olarak belirlenmesi gerekmektedir. Maldaki ayıbın satıcı tarafından ağır kusur ya da hile ile gizlenmesi ve tüketiciden saklanması halinde ise zamanaşımı hükümleri uygulanmayacak ve tüketici, maldaki ayıbı fark ettiği andan itibaren makul süre içerisinde bu durumu satıcıya bildirerek Kanun’dan doğan seçimlik haklarını kullanabilecektir.

8) Görevli ve Yetkili Mahkeme

Ayıplı mal nedeniyle açılacak davalarda, tüketici hakem heyetlerinin görev alanına giren uyuşmazlıklar ayrı olmak üzere Tüketici Mahkemeleri görevlidir. Ürün ve hizmetin hangi amaçla satın alındığına, tarafların sıfatına ve tacir olup olmadıklarına göre Asliye Ticaret Mahkemelerinin de görevli olabilmesi mümkündür.

Ayıplı mal nedeniyle açılacak davalarda yetkili mahkeme ise HMK’nın 6. maddesi uyarınca davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Bununla birlikte 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 73/5 hükmü uyarınca tüketicinin yerleşim yeri mahkemesi de bu davalara bakmaya yetkilidir.